izledikten sonra evinizdeki buzdolabıyla aranıza gizli bir gerginliğin girmesi kuvvetle muhtemeldir. bence darren aronofsky'nin bu filmde yaptığı en önemli şey izleyen herkesi uyuşturucudan olabildiğince tiksindirmesidir, ki bu da filmin amacına ulaştığını gösterir.
tabi uyuşturucu fimin ana teması, fakat bayan sarah'ın üzerinden amerikan toplumundaki günün büyük kısmını oturduğu koltuğundan televizyon izlemekle geçirenler,* yaptıkları mesleği tüccarlığa dönüştürmüş doktorlar,* yaşlı insanların yaşadıkları yalnızlık ve bu duygunun trajikliği ve tabi bambaşka boyutlara ulaşmış pornografi çılgınlıığı gibi temalar da işlenmiş.
filmin rahatsız ediciliği yargısına gelince, rahat olmak isteyen kişi hiçbir baskı altında kalmadan komedi filmi izleyebilir, indiana jones'in serisini temin edip güzel vakit geçirebilir. ama bir insanın, bir yönetmenin, biz sinema izleyicisinin hayatla ilgili bir kavgası, bir sorunu varsa öncelikle "hayat" denen sürecin oldukça rahatsız edici olduğunu kabullenmesi gerekir. bu süreci sinemaya aktarırken hangi bakış açısını kullanacağı ise yöönetmenin tercihidir ve bu eleştirilmemelidir. çünkü hiçbir film zorla izletilmiyor insanlara.
kendimi "bende bir sorun mu var lan acaba?" şeklinde sorgulamama neden olan film. yıllarca "süper film, mutlaka izle, hala izlemedin mi ayıp sana" türünden muhabbetlere maruz kalınca sonunda 1 sene önce izlemeye karar verdim ve izledim. hiç etkilenmedim desem yeridir. saatime bakıp durduğumu, bir an önce bitmesi için sabırsızlandığımı, çok sıkıldığımı ve bol bol esnediğimi hatırlıyorum. ama kaliteli bir filmdi. sadece benim için sıkıcıydı.
5 kişi bir arkadaşın evinde izlemiştik,bu filmi.Film sonunda herkes düşünceli ve halimize şükreder gibi bakınıyordu etrafa,ders alınası bir filmdir.Film müzikleri hepimizin hoşuna gitmişti.Evlere dağıldık,herkes müzikleri aramaya başlamıştı.Filmin bütün müzik albümünü bulup indirmiştim.Müzikleride film kadar etkileyici gerçekten...
akıllara kazınan birçok sahnesi olmasına, insanı çok derinlerden etkilemesine rağmen en çok hatırlanan sahnesi ne yazık ki ass to ass. ben bunu gördüm, bunu bildim.
aynı adlı romandan uyarlanan 2000 yapımı sıradışı film. alışılmış kalıpların dışında bir dili vardır bu filmin. uyuşturucu karşıtı bir tema işlemesine rağmen kimi sahneleri yüzünden +17 biçiminde abd sinemalarında gösterimine izin verildi. bu yüzden film beklediği hasılata ulaşamadı, ayrıca kendisinden çok daha aşağılardaki pek çok filmden daha az bilinebildi.
fakat ilginç olan bir şey tıpkı paranormal activity filmindeki gibi gösterildiği dönemde değil de daha sonraları tanınmaya başladı. başak bir yönetmen bu filmi iki buçuk saatte çeker ve izleyiciyi bezdirirdi ama bu film 100 dakika yani çok tempolu gidiyor. pek çok izleyici filmden sonra dayak yemiş gibi olduğunu yada çok üzüldüğünü filan söylüyor ama benim o kadar canımı sıkmadı. tv lerde filan gösterimi oluyor ama pek çok sahnesinin tv de gösterilebilmesi imkansız.
filmin hem güzel hem de olumsuz tarafı ise meşhur melodisinin her sahnede kullanılır olması. amelie gibi aynı melodinin bir çkaç versiyonu daha yapılın filme serpiştirilseydi daha iyi olurdu gibime geliyor. tv haberlerini izleyenler için müziği zaten istiklal marşından bile populer oldu zaten.
gelelim jennifer connelly e... yani hatun o kadar güzel ki, filmi izlerken insan konuya bile odaklanmakta güçlük çekiyor. tamam yetenekli bir oyuncu ama insan nasıl oynadığını bile takip edemiyor. güzelliğin fazlası da zararlı demek ki...
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.